LPG ve OTOGAZ sistemleri nedir?
LPG olarak bilinen Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (Liquified Petroleum Gas), bütan ve propan gazlarının karışımıdır. Ham petrol damıtılırken, parçalanması sırasında ya da doğal gaz yataklarından elde edilir. Normal şartlarda LPG renksizdir ve kokusuzdur. Ayrıca yanıcı ve parlayıcı özelliğe sahiptir. Gaz kaçaklarının fark edilmesi için rafineri tarafından özel bileşiklerle kokulandırılmıştır.
1810’de ilk kez İngiltere’de kullanılmaya başlanan LPG ülkemizde ticari olarak; Miks LPG (% 30 propan ve % 70 bütan) ve propan (% 95 ve üzeri saflıkta) olarak piyasaya sürülür.
Diğer LPG haberleri için tıklayınız
LPG’nin iki önemli özelliği basınç altında likit halde özel basınçlı kaplar içinde tutulması ve gaz halindeyken havadan ağır olmasıdır.
LPG ile çevreyi koruyun
Otomotiv sektöründeki alternatif enerji kaynağı arayışları 1930lu yıllarda LPG’nin araçlarda yakıt olarak kullanımını gündeme getirmiştir. Özellikle kolay bulunması, ekonomik olması ve diğer yakıtlara oranla çevreyi daha az kirletici özellikte olması nedeni ile dünyada bir çok ülke, LPG’nin otomobillerde kullanımını özendirerek yaygınlaştırmıştır. Günümüzde İtalya, Hollanda, Fransa, Belçika, Japonya ve Amerika’da LPG yakıt olarak otomobillerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Diğer ülkelerde ise kullanımı gün geçtikçe artmaktadır.
Otogaz Sistemleri
Otogaz sistemleri ortaya ilk çıktığı dönemden bugüne kadar birçok farklı lpg dönüşüm sistemi teknolojisi kullanılmıştır. Fakat bunların arasında uzun bir süre sıralı sistem lpg önemini korumuştur. Karbüratörlü sistemlerden sonra kullanılmaya başlanan bu sistemde özellikle Sıralı Sistem fiyatları ile sektörde yerini korumuştur. Otogaz sistemleri içerisinde kullanılan teknolojiler sırası ile Karbüratörlü LPG Sistemleri, Sıralı Sistem LPG ve Direkt Enjeksiyonlu LPG şeklindedir.
Sıralı Sistem
Euro normlarının yaygınlaşmasıyla araçların yakıt tüketimleri ile birlikte yanma sonucu oluşan emisyonlarda büyük önem kazandı. Özellikle emisyonların düşürülmesi ve yakıt sarfiyatının azaltılması için motor içindeki yanmanın takip edilmesinin yanında, yanma sonrası emisyonlar da takip edilmeye başlandı. Özellikle Euro4 ve ardından Euro5 normlarındaki benzinli motorlardaki yanma, emisyonlara göre sağlanmaya başlandı. Bu sayede silindir içerisindeki yakıt+hava karışımı çok önem kazandı. Yakıt oranın fazla olduğu zengin karışımda ve hava oranının fazla olduğu fakir karışımda emisyonların anormal etkilenmesi sonucu aracın çalışmasında sorunlar da görülmeye başlandı.
Direkt Enjeksiyonlu Sistemler
Benzinli motorlarda yanma veriminin artırılması ile emisyonların düşürülerek yakıt tüketiminin azaltılması en önemli çalışmalar arasındadır. Bu sebeple benzin enjektörleri yanmanın gerçekleştirildiği silindir içerine yaklaştırılarak, benzinin direkt yanma odasına püskürtülmesi amaçlanmaktadır. Bu sayede tam yanma sağlanarak motorun verimi artırılmıştır. Giriş havasının turbo veya kompresör ile basınçlandırılması sonucu benzin enjektörlerinin enjeksiyon basınçları da artırılmıştır. Bu sayede daha küçük motor hacminde daha düşük emisyon oranları sağlanabilmiştir. Yanma veriminin artırılması ile birlikte araçtan elde edilen güç ve performans da artırılmıştır. Bu sayede araçlarda kullanılan motor hacimleri küçültülerek daha fazla verim alınabilmiştir.
Karbüratörlü Sistemler
Otomobil üreticileri 1995 -1996 yıllarına kadar agırlıklı olarak karbüratörlü benzinli motor imalatı gerçekleştirmekteydi. Karbüratörlü motorlarda yakıt, hava ile karıştırılarak motor içerisinde yanması sağlanırdı. Mikser adı verilen özel bir parça kullanılarak LPG nin hava ile karıştırılması sağlanırdı.